Kelimeler Sadece Ne Söylediğimizi Değil, Nasıl Hissettiğimizi de Şekillendirir
Yazı: Betül Yurdaün
İletişim becerileri denince akla genellikle başkaları üzerinde bıraktığımız etki gelir.
Peki ya kendi kelime seçimlerimizin bizde bıraktığı etki?
Dil, sadece bir ifade biçimi değil; aynı zamanda bir düşünme şeklidir.
Nasıl düşünüyorsak öyle konuşuruz — ve nasıl konuşuyorsak, öyle hissederiz.
Linguistik ve Psikoloji Kesişiminde: Duygularımızı Dille Nasıl Şekillendiriyoruz?
Bilimsel araştırmalar, kullandığımız kelimelerin beynimizin duygusal merkezlerini doğrudan etkilediğini ortaya koyuyor.
Negatif dil örüntüleri (zor, imkânsız, yetişemem, korkunç) kaygı seviyesini yükseltiyor.
Pozitif ve çözüm odaklı ifadeler (mümkün, ilerliyorum, keşfedebilirim) ise denge ve güven duygusunu destekliyor.
Stanford Üniversitesi’nin araştırmasına göre, kişi dil kalıplarını değiştirdiğinde, hayata bakışı da olumlu yönde dönüşüyor.
Kişisel İmajın Dili Var
Özellikle iş hayatında sıkça “çok meşgulüm”, “zor bir dönem”, “yetişemiyorum” gibi cümleler kuran biri;
istemeden de olsa tükenmiş, kontrolsüz ya da kırılgan bir izlenim bırakabilir.
Aynı yoğunluğu “önceliklerimi gözden geçiriyorum”, “odaklanmam gereken bir süreçteyim” gibi cümlelerle anlatan biriyse;
daha stratejik, bilinçli ve özgüvenli algılanır.
Peki Ne Yapabiliriz?
• Kendinizi dinleyin. Hangi kelimeler dilinize yerleşmiş fark edin.
• İç sesinizi gözlemleyin. Kendi kendinize bile “zor” yerine “yoğun ama yönetilebilir” deyin.
• Sözcüklerinizi seçin. Toplantılarda, e-postalarda ya da LinkedIn’de kullandığınız dil fark yaratır.
• Unutmayın: Dilinizin yumuşaklığı, duygularınızın dengesiyle doğrudan bağlantılıdır.
Sonuç mu?
Kelimeleriniz yalnızca çevrenize değil, size de yön verir.
Nasıl konuştuğunuz, nasıl hissettiğinizi belirler ve nasıl algılandığınızı.